Küçük Prens

Küçük Prens     
   10.Bölüm Kralın Ağzından:
  Ben yüce kral. Bütün gezegenler, yıldızlar ve bütün kullar benim emirlerime uyar. Ama ben onlara asla saçma sapan emirler vermem. Bütün emirlerim çok mantıklıdır .Kimse beni sorgulamaya cürret edemez.
  Geçen günlerde ben yine üstüme en mütiş ve bir başka eşi bulunmayan kraliyet moru renginde olan kaftanımı giymiş ve ihtişamlı tahtımda otururken küçük astıroitime doğru sarı saçlı ufak tefek bir kulumun yaklaştığını gördüm. Ve ona “İşte bir kul” diye bağırdım. Bana daha çok yaklaşması için.
   Düşünceli ve meraklı bir şekilde bakıyordu bana . Onu daha yakından göre bilmek için ona emrettim:  “Yaklaş seni daha iyi göreyim”.  Uzun süre sonra bir kula krallık edecektim .Aslında  bu küçük gezegende çok yanlızdım. Küçük kulum gelince bir çevreye bakındı ve saygısızlık yapmamak için ayakta kaldı.
   Esnedi uzun zaman sonra esniyen birilerini görüyordum. Hemen onu uyardım : “Kral huzurunda esnemek son derece yekışıksız birşeydir. Ve ardından ekledim “Bunu hemen yasaklıyorum” Çok utanmıştı kıpkırmızı kesildi . Ardından “Elimde değil ki. Kendimi tutamıyorum. Uzun yoldan geliyorum ve  hiç uyumadım...”
   “ Peki öyleyse”  diye cevapladım. “Esnemeni emrediyorum” diye ekledim ve ona itiraf ettim. “Yıllardır esneyen birini görmedim. Esnemek bir merak konusu benim için. Haydi şimdi! Esne! Bu bir emirdir.”
   Oda bana usulca  cevap verdi: “Korkarım bir daha esneyemem...”. Kıpkırmızı kesilmişti. Bende birazcık acıyıp: “Hımmmmm” diye başımı salladım ve ardından: “ O halde sana emrediyorum. Bazen esneyeceksin bazen de... Bazen de..”
   Gerisi aklıma gelmemişti. Bir iki kere kekeledikten sonra konuyu değiştirdim : “ Bir generalime ,eğer martıya dönüşme emri verirsem ve generalim bu emre uymazsa bu generalin değil benim hatamdır.”
   Galiba yorulmuştu çekingen bir sesle : “Otura bilir miyim ?” diye sordu. Ona birazcık yer açmak içi kaftanımı azıcık topladım ve ona emrettim: “Oturmanı emrediyorum.”.
   Bana uzun uzun baktı ve utangaç bir vaziyette : “Efendim” dedi “Umarım size bir soru soracağım için beni bağışlarsınz...”
  Bu ne cürretti bana soru soracaktı buna asla izin vermiyecektim ama soruyu çok merak ediyordum. Ona emrettim: “Soru sormanı emrediyorum.” . Bu kararım onu da beni de rahatlatmıştı.
   Kulum: “Efendim ,siz kimin kralısınız ?” diye sordu .Bende gayet içten ve rahat bir biçimde cevapladım: “Her şeyin.” . Bana bir daha sordu : “her şeyin mi?”. Ona nelere sahip olduğumu göstermek için elimle gezegenimi, ötekileri ve bütün yıldızları gösterdim. Çok şaşırmıştı ve yineledi: “Hepsinin mi?!”. Büyük bir gururla cevapladım: “Hepsinin,” .Çok hayrete düşmüş ve çok düşüncelenmişti. Ve bir soru daha sordu: “Yıldızlarda emirlerinize uyuyorlar mı ?”
     “Tabiki” diye cevapladım “Hiç aksatmadan hemde baş kaldırmalarına  hiçbir zaman izin vermem.”. Bunlar onu hayrete düşürmüşlerdi. Uzun süre uzaklara dalıp düşündü galiba geldiği yeri hatırlayıp biraz üzlmüştü. Ardından aniden bana doğru döndü ve: “Bir gün batımı görmeliyim... Lütfen benim için güneşe batmasını emreder misiniz ?” diye sordu .Bu soruyu beklemiyordum fakat hemen zekice bir cevap verdim: “Generalime bir kelebek gibi çiçekten çiçrğe uçmasını emretsem  ya da trajik bir pies yazmasını istesem, ya da bir martı olmasını emretsem ve generalim bu emirleri yerine getirmez ise bu durumda kim suçludur ? General mi ben mi?”. Hemen “Siz” dedi küçük  yüksek sesle.
   “Doğru”dedim ve ardından: “İnsanherkesten verebileceklerini istemeli. Bir otoritenin kabul görmesi mantıklı olmasına bağlıdır. Eğer siz halkınıza gidip kendilerini denize atmalarını emrederseniz size isyan ederler. Bana gelince ... Emirlerime uyulmasını istemek benim hakkım. Çünkü ben mantıklı emirler veriyorum.”
   “Peki benim günbatımım?” diye hatırlattı. Sorduğu soruyu unutmamıştı. Ona cevap verdim: “İstediğin gün batımı olsun . Gereken emri vereceğim. Ama benim yönetim ilkelerime göre , uygun koşulların oluşması için beklemeliyim.”
   Bana sabırsızca bakıyordu. “Bu ne zaman olur ?” diye sordu.
   “Hımmmm,hımmm...”diyerek kalın ciltli güneş takvimime baktım birazcık incelemeden sonra gerekli bilgiyi buldum. “Evet , akşamleyin sekize yirmi kala. Emir lerime nesıl uyul duğunu göreceksin .” diye söyledim.
   Küçük ziyaretçim esnedi galiba sıkılmaya başlamıştı. Konuşmaya başladı : “Burada yapacak  bir işim kalmadı. Yola koyulmalıyım artık.”
   Gitmesine izin veremezdim .o olduğu zaman birilerine krallık yapa biliyordum. Hemen bağırdım: “GİTME!”  ve ekledim : “Gitme ,seni bakan yapıcam!” bunu o an uydurmuştum gitmesini istemiyordum.
    “Ne bakanı ?” diye sordu .
    Bir an duraksadım. “Şey...Adalet bakanı!.”
    Cevap verdi: “Ama burada yargılanacak hiç kimse yok ki!”.
    “Bundan emin olamayız” dedim ve ekledim : “Krallığımın her yerini dolaşmadım henüz. Çok yaşlıyım. Araba için burası çok küçük .Yürümekte beni yoruyor.
  Birden bilmiş bir havayla karşılık verdi: “Ben çoktan baktım bile”. Fakat yinede gezegenin arka yüzüne gidip oralara baktı ve hiç kimsenin olmadığını yineledi.
  Hemen gitmemesi için birşey söylemem gerekiyordu. “O halde kendini yargılayacaksın. En zoruda budur. Kendini yargılamak başkasını yargılamaya benzemez. Eğer kendini yargılaya bilirsenn, ozaman gerçek bir bilgeliğe ulaşmışsın demektir.”
  “Evet” dedi oda bana bir de ekledi “Ama kendimi her yerde yargılayabilirim. Bunun için bu gezegende kalmama gerek yok ki!”
   Bu sözü beni çok düşüncelendirdi. “Hımmm” diye söylendim. “Gezegenimin bir yerlerinde yaşlı bir farenin var olduğu konusunda kuşkuların var . Geceleri sesini duyuyorum. Onu yargılayabilirsin. Zaman zaman ona ölüm cezası verirsin. Böylece yaşaması sana bağlı olur. Ama onu hep bağışlarsın. Tutumlu davranmalıyız, çünkü elimizde başkası yok.”diye ekledim ona burada yargolaya bileceği bir şeyler sunmuştum.
    “Ben kimseye ölüm cezası vermek istemiyorum” diyerek bana bağırdı. Sabırsızlanmaya başlamıştı ve ekledi: “Hem sanırım gitme vaktim geldi.”
   “Hayır” diye bağırdım. Beni çok üzmek istemiyormuş gibi bir havası vardı. Ve konuşmaya başladı: “Yüce kralımeğer emirlerine aynen uyulmasını istiyorsanız bana uygun emirler vermelisiniz. Örneğinbir dakika içerisindde burayı terketmemi emretmeliler. Çünkü sanırım koşullar bunun için uygundur.
  Beni yavaştan yavaşa terkediyordu .Arkasından “Seni büyük elçi yapıcam.” Diye bağırdım  fakat geri dönmedi sanki uzaklaşırken bir şeyler söylüyordu. Ne kadar garipti...
 

  

 AZMİ OZAN ATEŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder